Haftanın Kitabı'nda Ceyhan Usanmaz, bir kadın yazarın elinden çıkan, bir kadın seri katili merkeze oturtan Suat Derviş'in "Ankara Canavarı" adlı kitabı hakkında konuşuyor.
“Üç gün içinde üç cinayet işleniyor; biri Etlik’te, biri Keçiören ve biri de Telsizler’de. Her üçü de aynı elle, aynı şekilde, bir silah ile yapılıyor. Maktullerin üçü de ayrı ayrı sosyal seviyeleri olan kimseler. Ankara’da müthiş bir cani yaşıyor. Esrarengiz bir cani. Güzel, küçük, sevimli ve temiz şehrimizin içinde henüz ele geçmemiş olan müthiş bir katil var ki, kurbanlarının karşısına onları ürkütmeyen bir yüzle çıkıyor. Ve onlar arkalarını dönünce vahşi bir hamle ile üzerlerine saldırıp bir hançer darbesiyle onları hemen öldürüyor.”
Ankara Canavarı, nadir rastlanan özelliklere sahip bir polisiye; tamamen Ankara'da geçmesi (İstanbul'da geçmemesi!) bir yana, bir kadın yazarın elinden çıkmış bir kadın seri katili merkeze oturtan bir hikâyeye sahip olmasıyla da hayli dikkat çekici... Suat Derviş'in, Hatice Hatip takma adıyla, 26 Şubat-20 Mayıs 1948 tarihleri arasında Kudret gazetesinde 80 tefrika halinde yayımlanan bu hikâyesi, ilk kez kitap olarak basıldı.
Ankara’da tanınmış bir zabıta muhabiri olan Bay Hikmet Altıntaş'ın gözünden izliyoruz olayları, hatta Hikmet Altıntaş bizzat olayların göbeğinde! Kendisi, Haziran ayının çok sıcak olmayan fakat vücuda tatlı bir gevşeklik veren bir akşamında, insanları kendisine çeken korkunç bir cazibesi olduğuna inandığı bir kadının peşine düşüyor. Ulus Meydanı’nda başlayan takip Keçiören'de, etrafı yüksek bir duvarla çevrili bir bahçe içindeki İsviçre şalelerini andıran bir köşkte sona eriyor. Takip ettiği kadının köşke girmesiyle oradan ayrılan Hikmet Altıntaş, belki de bir dürtüyle olsa gerek, bir süre sonra köşke geri dönüyor. Tam da o anda, takip ettiği kadın köşkten dışarı çıkıp onu çağırıyor ve onu içeride bırakıp otomobile atlayarak çıkıp gidiyor. Neler olduğuna anlam vermeye çalışan Hikmet Altıntaş, içinde bulunduğu köşkü keşfetmek isterken, Vasıf Arman ismindeki tanınmış ressamın cesediyle burun buruna geliyor. Böylelikle Hikmet Altıntaş, bir şekilde kendisinin de dahil olduğu ve işin içinden nasıl çıkacağını bilemediği için kimselere söyleyemediği bir dizi cinayetin izini sürmeye başlıyor...
Ankara Canavarı, aynı zamanda resimli roman olarak da tefrika edilmiş. Elimizdeki baskının son sayfalarında, 1 Ocak–16 Mart 1952 tarihleri arasında Son Telgraf gazetesinde resimli roman olarak bir kez daha tefrika edilen bu versiyonunu da okuma imkânı buluyoruz. Ve aslında her tefrika gibi Ankara Canavarı'nda da ilk yayımlandığı dönemin izlerini bulmak mümkün; aynı şekilde Suat Derviş'in yaşamına dair ayrıntıları da. (Suat Derviş, eşi Reşat Fuat Baraner’in hapse girmesi üzerine Ankara’ya daha sık gidip gelmeye, hatta uzun sürelerle orada yaşamaya başlar. Bu dönemde, daha sonra Ankara Mahpusu adını vereceği Zeynep İçin romanından başlayarak kurmaca evrenine Ankara’yı da katar. İşte Ankara Canavarı bu süreçte kaleme aldığı eserlerden biridir.)
Suat Derviş
Ankara Canavarı
İthaki Yayınları, 2023, 273 s.